Tarzancam daha iyidir...

3 Haziran 2010

Bir Vergi Dairesi Macerası

-Vekaletnameniz mi var? Derhal kurtulun o lanetten, diye haykırmak isterdim ama anlaşılan artık çok geç. Bundan sonra efendim belediyeymiş, vergi dairesiymiş, özellikle tanrının belası vergi dairesi, falan gezerken onu yanınızda tutacaksınız. Tamam mı? Bu konuda artık problem istemiyorum. Anlamayan parmak kaldırsın.
-Daha önce resmi kurumlarla hiç bir tecrübesi olmayan yeni mezunu, bir vergi dairesinin önüne bırakıp gir, borç sorgula, deyin ve vekaletname nedir hiç bahsetmeyin. Bence bu, onun için yeterince eğitici bir çalışma olacaktır. Evet.
-Ya da çok iyi bir insansınızdır ve bu şekilde kıvranmasını izlemek size zevk verecektir, bu da olabilir. -sana da mükellefine de tahakkuknamene de ve tüm o diğer Osmanlıca kelimelerine de!!!- -yalvarırım bildiğim sevdiğim Türkçe'yi konuşun lan!-
-Vergi dairelerinden nefret ediyorum! Hayır, yeni mezun da değilim -değilim değilim- -babayı değilim- ama vekaletname olmadan, patronumun deyişiyle pazara alışverişe çıkar gibi, borç sorgulamaya gittim vergi dairesine, evet. Sana o vekaletnameyi neden verdik, dedi, dosyana koyup unut diye mi?! Ne bileyim ben, diyemedim, içimden gülüyordum. Ama hakikaten al  işte bu vekaletnamen, dediklerinde; eeöö, iyiymiş ehe, koyarım ben bunu dosyama, ehey, dışında bi tepki vermemiştim. İnsan bi der, bununla gidilecek, bu bu bu diye.
-Ne bileyim ben!!
-Ticaret hukuku son bütümdü benim, onu verdim ve mezun oldum-göya-. Ama eminim vergi dairesinde olup bitenlerin -hala anlamak istemiyorum- bana öğretmeye çalıştıkları hedelerle bir alakası yoktur.
-Varsa da ko gtüne desinler..
-Ya siz sabah da gelmiştiniz, size vekaletname sormuştuk, dedi, tamam dedim var aslında benim vekaletnamem. Sibel Hanım'a gideceksiniz, dedi bana bozuk bozuk. Bozulmuş. İbne lan resmen bozulmuş. Sibel Hanım'a gidelim. Sağ tarafı gösterdi, Sibel Hanım, diye tekrarladım kendi kendime, öyle her denileni en az bir kez tekrarlıyorum ben vergi dairesinde,  misal; önce  kayda sonra sicile gidin, numara alın, sonra Muammer Bey'e dönün... kayıt, sicil, numara Muammer Bey...Neyse Sibel Hanım'ı gösterdi sağda, bu arada sağda beş hatun var ve bir tanesi de mi kafasını kaldırıp bi bakmaz?! Sibel Hanım!!! sibelll hnmmm...sibelll...
-Bir keresinde Salih Bey'i mi ne aramıştım. Nasıl bir Salih Bey'se, iki odası var, Salih Bey, diye soruyoruz, odasındadır, e odasında yok, o zaman aşağıda bir odası daha var oradadır, nerede aşağıdaki odası, sol tarafta koridorun sonunda, tıkır tıkır tıkır, buyrun, Salih Bey'e bakmıştım, yok burada, e nerededir, yukarıdaki odasındadır, e oradan geliyorum zaten, Allah Allah, bekleyin biraz, pırr pırr pırr pırr, Salih Bey Salih Bey, siz misiniz, yok ben değilim ama Salih Bey yukardaki odasındadır, bi yukardaki odasını deneyin, tekrar yukarıdaki odaya gidilir, Salih Bey, e aşağıdadır, e skicem!!
-Demek ki insan, Tutunamayanlar'daki devlet dairesi tasvirini  aynen yaşayabiliyormuş. Heey, Oğuz Abi! Buralarda pek bi değişiklik yok be abi...
-Bu arada Salih Bey'i onca aramalara rağmen bulamamıştık.
-Öyle her vergi dairesine gidilecek dendiğinde beni bir heyecan alıyor, du bakalım diyorum, labirentte peynir arayan fareymişçesine.
-Bi keresinde, bi kullanım kılavuzu yazın lütfen ama, demedim değil, yeni başlayanlar için vergi dairesi, Osmanlıca-Türkçe açıklamalı, resimli, uygulamalı...
-Bir de motorlu taşıtlar vergi dairesi var, o çok başka.
-7. katta asansörü yakaladım. Asansör var biliyorum. Girişte motorlu taşıtları sormuşum, aynı anda iki kişi 7. katta, ama asansöre binin isterseniz, demiş, anam noluyor, demişim, yardımsever vergi dairesi kalabalığı siziiee, ben burada kimse konuşmuyor sanıyordum. Saolun, dedim, bi işim daha varrrr... öyle. Çok meşgul bir insanım ben, vergi dairesinde oda oda dolaşacağım. Neyse 7. kat, asansör. Loş-koyu sarı ışık, nemli bir atmosfer ve daha da güzeli eksik düğmelerr... Ara kata inmeyeceğim, eksik düğmeleri sallamıyorum. Neyse ki Z korunmuş. Birazdan, Z'ye basmış olmama rağmen 2. katta, bembeyaz önlüğüyle -o kadar beyaz olmasını beklemezdiniz- bir temizlikçi elinde türk kahvesiyle beliriveriyor. Ya ben zemine gidiyordum, acıyla inliyorum, burası ikinci kat, diyerek yolculuğuma dahil oluyor. Tekrar z'ye basıyor fakat asansör hareket etmiyor. Benden minik ve zayıf bir hatun, elinde dolu türk kahvesi olmasına rağmen kapıya iki yumruk sallıyor ve zemine doğru huşu içinde yol almaya başlıyoruz.Anladı bak, diyor, mutlu, elinde türk kahvesi. Çok mutlu, türk kahvesi ikram etmişler, afiyet olsun, diyorum, ya bu arada damla sakızlı türk kahvesi çıktı bi deneyin valla çogzel ...
-Merdivenlerde bir şekilde topuklarım takılıyor ve düşme tehlikesi atlatıyorum, girişteki eleman görüyor, ah, vallaha düşeceketiniz, gerçekten korktum düşeceksiniz diye, ama orada hep takılıyorlar biliyor musunuz, vallahi ucuz atlattınız, düşecek-insanlar-hep-merdivenler-dikkat-vallahi... ben kapıdan çıkana kadar konuşuyor konuşuyor konuşuyor... anlıyorum ki vergi dairesinde sadece kapıcı-temizlikçi ve çaycı konuşuyor konuşuyor konuşuyor...
-Çok yaşayın e mi.
-Akşam sofrada, baba ben bugün vergi dairesine gittim, diyorum, oouuvv diyerek yüzünü buruşturuyor ki bunu yapan babam kırk yıllık bankacı. Düşünün vergi dairesi tam olarak neyin karşılığı. Nesilden nesle geçen bir korku, bir dehşet kaynağı o!
-Abartmayalım yavru tarzan.
-Hayırlı olsun.

0 vıdıvıdı: