Tarzancam daha iyidir...

26 Ekim 2010

Giden günlerim oldu...


Gitmiyorlar evet.
Bir kışı bunlarla geçirmiştik zaten, ehaheha, ayak oldu, biter artık falan diyorduk ama gayet yeni koleksiyonla yola devam kararı alınmış. Avustralya'ya da sevgiler ne diim.

Ben bu haberi ilginç buldum diyenler içün bir tık


Evet, Sony, otuz yılın ardından, artık tamam, ben walkman üretmiyorum, anne bittie, demiş. Bayrak bundan sonra Sunny'de, hayrını görsün, diyerek bir neslin mutluluğuna son vermiş.
Bi ara da, kaset fabrikalarının kapandığı haberini okumuştum.
Yaşlandık lan. Şaka maka bitti hea.

Tık

Sevgiler..

12 Ekim 2010

Hava kapalı, evet...

-Yaptım evet. Otel bana odasını net 130 TL'ye vermiş, ben onu Euro olarak algılayıp sisteme komisyonlar dahil 160 Euro olarak verdim. Öyle satılıyormuş ne zamandır. Otele 130 TL vercez ama 160 Euro'ya satıyoruz odalarını evet. Samsun'da bir otel. Hem de 3 yıldızlı bu otel.
-N'apmışım mına koim.
-Satış direktörümüz beni alkışladı... bravaa.. bravaa... bu kadar mal olunur klşdsalkşsdklş
-Patron, bi dakka bi yanlış anlaşılma olmuş... şklasdlşkdslşk...
-Odaları Euro olarak satıyoruz canım biz. Bana Euro fiyat verin sıkmiim topuunuza!!
-Bıktım  da ben işimden, bilmem söylememe gerek var mı?
-Hayır acenta değilim. Ama benim sayemde  oteller binlerce acentaya ulaşıyor. Bu da çok sık yapılan bi hata. Acenta diilim lan ben!
-Hayır, acentalar da bana bağlı değil.
-Sıkıldım anlatmıyorum.

- Yavru Tarzan hüzünle sunar;
   Bazı soruların hikayesi;

Sabah uyandı, aynadaki yüzüne baktı, üç-dört sene önceki halinden eser yoktu. Bu muydu o heyecanlı insan? Koşup hoplayan, beldenaşaa hikayeler anlatan, parti var lan gelsenize, diyen, arkadaşlarını sürükleye sürükleye dışarı çıkartan, --gööyaa-- bir şeylerin farkında olan, umut vadeden mal, bu muydu?

Kendine gerekçeler sundu; ya para, ya aile, ya iş ortamı, tanınmayan şanslar, zamansız tembellikler, bireysel takılan arkadaşlar, gelip geçen sevgililer, yanlış anlaşılmalar, bunalımlar, umutsuzluklar, elden-ne-gelircilikler, ödleklikler, dertler, tasalar ve bazı diğer skler...
Da kime sayıyorsun? r u talkin to me?

Bunlar, dedi, senin kendine sunduğun baazı gerekçelerin, sen de ben de  biliyoruz ki bunlar gerçek bile değiller. Aslında burada varolmadığını bildiğin benden bile daha yalan bunlar... ve bi de o heyecanlı insan, dedi, sözünü tamamlayamadan banyodan çıktı eleman, konuşan hayal yokoldu.

... ben değildim, diye kendi kendini tamamladı cümle, ben olsaydım heyecanım kaybolmazdı, di mi? Var ya öyle durdurulamaz  yaşlı teyzeler-amcalar; 80 yaşında ama hala mı koşturur bi insan, koşturuyor, hayat diyor,  ben bitmeden bitmeyecek; o işte, o benim ben sandığım.

O zaman, dedi, o sandığım ben değilsem, ben kimim?
Öyle havada kaldı soru, soru bile varlığından rahatsız oldu, öyle bi gerildi ortam, sonra bir yerlerde pencere açtılar da rüzgar esti, bi ürperdi bilimum ruhlar, geç kalıyorsunuz zilleri çaldı. Sonrası giyinme faslı fln...

Soru kaybolmadı, artık ortamdaki havadarlığa göre elemanın sağ ya da sol üst köşesinde iş yerine kadar sahibini takip etti. Perdeleri yırtılmıştı ve kendi öz güneşi  canını çok yakıyordu.
Sonra müşterisi aradı, misafir ödeme yapmadan kaçmışmış, kredi kartı da cevap vermiyorumuş, ne yapılacakmış?
Ve işte her şey daha güzel oluyordu.
Resmen kaybolmuştu.

-Falan.
-Sevgiler, saygılar...

9 Ekim 2010

Disko topunun yıldönümü!

Bu topu hatırlayanınız var mı? Hım? Dikkatli okurlarım, lan, bugün nasılsınız efendim?


Bundan bir yıl önce, bir 4 Ekim günü eklemiştik. Yani;   doğum günün kutlu olsun Tarzanım yeav.  Şeyolsun istedim, ekim ayının dördüncü girisi olsun, çok romantiğim naaaaapim, aslında 4 Ekim günü girseydim de  güzel olabilirdi ama yaani, neyse evet.

Bu arada kedim 3 kilo oldu lan. Yaşında bile değil ama hayvana dönüştü ehaheha, seviyorum keratayı, ayrı.

Futbol maçları ve hayatımdaki bir takım gelişmeler;

-Meraba bira göbeği!

8 Ekim 2010

Soyağacı hedesi

Biline...

Nişanlıyla sevişilmemesi üzerine mükemmel bir deneme!

-Kız arkadaşım mı lan bu, nişanlım, nasıl yaparız, diye sordu, yüzüme en saf haliyle bakıyordu, bir şey diyemedim.

-Peki ya Avrupa, diyebilirdim, onca takıldığın karı-kız? 10 senedir bir karı-kız-ortam götürgeci olarak dizginlemez bir profil çiziyordu,  dünya haritasını açıp Dominik Cumhuriyeti'ni gösteriyor, işte bak bir burası kaldı, diyordu ve iki dakika sonra acaba müstakbel nişanlı adayından nasıl İngiltere'ye kaçıp da son bir sefer düzenleyeceği üzerine bazı planlar, eskort kızlar vs vs...

Ya bırak...
Ama bu arada nişanlanılacak hatunla anca el ele tutuşulmuş, öpüşülmüş, cinsel tek bir muhabbet bile geçmemiş, ne sever, ne eder vs vs..

-Bilmem, hiç konuşmadık, konuşmayı pek sevmiyor, diyor, dayanamadım sordum çünkü mınakoim, halbuki hiç sorasım yoktu.  
Mba düzeyi diplomalar, Avrupa gezileri falan... Modern bir çift olarak çakışıyor olmalısınız kuzum ahohoho, diye bıyık altından dudaklarımı kemire kemire gülerek soruyorum ve tarihi cevap geliyor;

-Kız arkadaşım değil ki bu, nişanlım?!?!!

...

Sessizce sahneyi terkediyorum.

...

Ne bileyim lan ben. 
Ben de biliyorum işte kişisel tercihler + özgürlükler  falan var, bunlar kapsamında ülkenin gerçeği + ihtiyaçlar işlemi  yapılınca bu tip olaylar olabiliyor.

Ama yine de, diyor kalıyorum; ordaaa, bir ama var uzaktaa!