Tarzancam daha iyidir...

24 Kasım 2010

Serseri hallerini sevdiğiniz adamı düzelmiş görünce üzülmek

-Çok hüzünlü bir hikaye bu... :'(
-Başlık yapacaktım, sittrettim. Burayı kirleteyim istedim.
-Düzelmişten kastım; adam olmuş hani, toplum normlarına uygun hale gelmiş. İyi aile babası olmuş. Adam olmuş.
-Ama sen serseriydin hani, uzun saçların hatta tiksinsem de kafanda boncukların falan vardı. Muhteşem pantolonlar, muhteşem tshirtler, kızılderili olsan olabilirdin, bir başka "jack sparrow yapsak adamı olacak" insanıydın, n'oldu lan!
-İsyanlarda değilim. Üzüldüm ama mk. Bankac olmuşsun. Bankacılara saygım sonsuz. Ama ben boncuklu halini sevmiştim. Bateri çalardın hani göya. zaten beleşe okuduğun bölümü uzatmıştın falan... Balıkçı yaka kazak giymiş, kıpkısa saçlarında mal mal bakmışın ya objektife, böyle mi olacaktı lan!
-Neyse şimdi daha iyiyiz.
- Bu var!

Tanıştırayım; Erdal Beşikçioğlu. -Erdal Bey, bu da Yavru Tarzan ve ahalisi.- Gördüğünüz üzere burada inanılmaz karizmatik görünüyor ama Behzat Ç. kendisi. Ankara'yı sevmek içün bir başka karizmatik neden! Bir de bu yuardaki pozda acaba daha mı genç lan diyesim var, benim bildiğim hali daha çok şöyle;


Daha bi iskeletor halleri de var ama yine karizmatik. Bazıları da böyle işte. Yaşlanıp zayıfladıkça giderek karizmatikleşiyor. Ya da ben öyle seviyorum. se-vi-yo-rummmm- kalp-
-Ofiste yanıma adam geldi, onu eğitmekle meşgulüm, o nedenle artık 11 suları entarilerine veda ediyoruz. Sabah sabah Tarzan dönemi sona erdi. Sabah uyanınca da güzeldin sen fakat Tarzan. Banyodan çıkınca da giderin var. Fakat gece kuşu hallerin aaah o gece kuşu hallerinnnnn...
-Lalala.
-Boncuğu bi o adamda sevmiştim galiba, yoksa boncuk sevmem, sakın ha!
-Biz de senin için boncuklanıyorduk zaten Tarzan... Sie.

11 Kasım 2010

Yahoo Horoscopes'u nedennn seviyorum?

Çünkü biri hakikaten çok eğleniyor...

Hello Tarzan'cım, your Horoscope for Thursday, November 11, 2010




Today is a good day to slow down a little. Take a long hard look at what you've accomplished lately. Count everything, not just the big things. Have you made your bed most days? Point for you! Have you brushed twice a day, and flossed at least once? Big points! Have you, in the last week or so, told at least one person you're close to that you appreciate them? Really gargantuan big point! What does your list of accomplishments look like?

10 Kasım 2010

Bazı yeni şeyler! Tosca ve Romeo ile Juliet!

-Tosca için yeni bir helva markası deseler, inanırdım evet, cahilliğime veriniz, opera kültürüm hiç yok.

Tosca, Mustafa Kemal'in en sevdiği operaymış. Bulgaristan'da genç bir ateşeyken görmüş, beğenmiş ve hatta ezberlemiş.
Youtube'dan linki çıkar sanıyorum, şimdi link veremiyorum. Yahoo videos'tan da  dişe gelir bir sonuç çıkmadı.
Ya şimdi evet tabi, 10 Kasım ve Atatürk'ün sevdiği her şey ortalığa saçıldı yine  ama Tosca'yı ilk defa duyuyorum, neyse, evet, operasever kardeşlerim! Halo! Tosca!

-29 Ekim'i selamsız atlamanın hüznü içersindeyiz, utanıyoruz.

-Hazır operadan girmişken, tiyatrolardan devam edelim; şehir tiyatrolarını takip edin, pişman olmayacaksınız! Ciddiyim. Ciddi Tarzan. Geçenlerde bir arkadaşım, Kağıthane'deki bir oyuna gidemeyeceğini söyleyip biletleri bana bıraktı. Oyun; Romeo & Juliet. Cumartesi saat 20:00'de Kağıthane'de olunacak ve Romeo&Juliet izlenecek, dedim bir kaç arkadaşa, fakat heyecanlı bir sonuç alamadım. Zaten R&J için mutluluktan deliren arkadaşlarım olduğu hayaline nereden kapılmıştım?
Ya, ben giderken, oyunun sıkıcı olma ihtimalini hiç hesaba katmamıştım. Arkadaşlarım bu hesabı yapıyor. Siz de yapıyor musunuz la? Ben hesapsız dalmıştım. Ki gidebilmek için de Kozyatağı - ŞekerPınar YKB üssü (arkadaştan belge alındı) - Kozyatağı (kardeş alınması -Neyse ki kardeşim klasik canavarı bi insan. Özellikle Şekspir'i seviyor, pek anlam veremiyorum-) - Şişli -Kağıthane gibi bir de yol teptim. Ben yol teperken Çağlayan kapalıymış, taksi maksi, ohooo, mükemmel bir İstanbul trafiği macerası atlattım.
Bunca şeye değdi mi?
Evet! Oyun mükemmel çıktı.
Replikler çok ağır değildi, izleyici hikayeyi rahatça yakalıyor ve hatta eğleniyor da. Demek ki Şekspir sevilebilirmiş.
Kostümler mükemmeldi. Bir Şekspir oyunu için ne kadar yaratıcı olunabilir? Tüm o yabancı filmlerde, Şekspir'den daralan gençliği izledikten sonra belki bu sorunun cevabı için fazla umutlu davranamayabiliriz. Ama olunmuş. Zaten oyun esnasında, kıyafetlerin  üzerinde bayağı bi durulduğunu ve birinin yetenek konuşturduğunu farkediyorsunuz. Atlanabilecek gibi değildi. Sonra, küçük bir araştırma sonucunda ortaya çıktı ki, kostümleri Canan Göknil hazırlamış. Göknil'se, başlı başına bir kostüm tanrıçasıymış meğer, sayfasına gözattıktan sonra sanıyorum ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Ve hatta dedim, bayadır Cansın! serisine giri yazmıyorduk, -ya aslında yazılacak adamları biriktiriyorum ama, çok kolay bi şe değil- Göknil, Cansın! serisinin dönüşünde nedennn rol almasın?
Braava... braavaa..
Dekor! 
Dekor iki duvar, ipler, sarkan kurdeleler/perdelerden oluşuyor. Salona girdiğimde, bir Şekspir oyunu izleyeceğimize dair hiç bir işaret yoktu. Haha, soyut takılacağız, yeeeeey, demiştim yerime oturduğumda. Kısmen daha kalabalık ve ışıklandırma öğelerinin iyi kullanıldığı birkaç sahnede boşluğu pek farketmiyorsunuz ama maalesef birkaç karakterli sahnelerde o boşluk kendini bir hayli hissettiriyor. Kilise sahnelerinde, iki şamdan yansıtılarak kısmen de olsa gerekli hava yakalanmıştı. Sonra düşününce dedim ki, bir şekilde başka nesneleri de duvarda ya da perdede en azından yansıtabilselerdi, beelki boşluğu bu derece hissetmeyebilirdik.
*Oyunculuk!
İyiydi. Bilemiyorum. Juliet'in dadısı özellikle,Hikmet Körmükçü, çok şirindi. Başrollerdeki Mert Turak ve Ece Özdikici, ortalamanın üstünde performans sergiliyorlar, diye sallıyorum, lan , evet ama yaşattılar sonuç olarak, diyebiliriz ki ortalama-üstü.
*Müzik!
Yoktu pek. Girişte ve arada, kardeşimin yalancısı olarak, sanıyoruz Şekspir'in sonelerinden biri Türkçe'ye çevrilmiş ve bestelenmiş ama olmamış yeav. Maalesef canım, maalesef bebeğim.
Bir de, oyunun başındaki balo sahnesinin disko havasında yorumlanmasına eh işte derken ve Romeo ile Juliet'in tek gecesinin modern dans aracılığıyla temsil edilmesine alkışlarla karşılık vereceğim.
Sonuç olarak; çok değerli tiyatro eleştirmeni sayın Yavru Tarzan bu oyuna olumlu bazı puanlar veriyor. Alkış.
Çıkarılacak bir diğer ders; klasik deyip geçmeyin, sevgili okurlar. Klasik eserlerin özgün yorumlarında mükemmel sonuçlar elde edilebiliyor.
Oyunla alakalı tık

-İdil Biret, Kadıköy Süreyya Operası'na geliyor! Mükemmel haber!
-Atladığım 29 Ekim'i kutluyor, Mustafa Kemal Atatürk'ü saygıyla anıyoruz. Tüm YT takımı olarak, anısını daha değerli kılabilmek içün bu giride sanata ve sanatçıya daha bi değer verelim istedik.-breh breh!- Nasıl, güzel ama değil mi? Bu tür anma günlerini böyle değerlendirme kararı aldım. Tarzan seviniyor!
-Saygılar..

Lö Petit Notte:
1- *'lı bölümleri sonradan ekledim. Aslında bu giriyi tamamladıktan sonra gittiğim yemekteyken bi düşündüm de, lan ne oyunculardan, ne müzikten bahsettim lan,  ne skik eleştirmen çıktım peh, dedim, birkaç gün sonra da güncelledim. Kostümlere odaklı izlemişim meğer ben, evet.
2- Oyunun daha düzgün bir eleştirisi için tık