Tarzancam daha iyidir...

7 Ağustos 2012

Eğlenceli belirsizlikler ve Tarzanvari olaylar...

-Bazen, belirsizliğin eğlenceli olması gibi bir durum var. Bir şey oluyordur, gidişatın herhangi bir garantisi yoktur, her şey bitince üzülüp üzülmeyeceğinizi bilmezsiniz, akış vardır ve kapılırsınız. Öyle iyidir.
-Şeyde yaşıyorum ben bunu mesela, tivitırın arka planı bir yere kaydettirdim, her gün değişiyor. Yan, ertesi gün ne olacağını bilmiyorum, bi'gün heklenirse falan saçmasalak bir şey de çıkabilir değil mi ama, fakat sallamıyorum, bugüne dek bir şey olmadı, sonra da olmaz. Herhalde??
-Başka olaylarda da yaşıyorum bunu gerçi. Gidişattan memnun olduğum bazı güzel süreçler... Haha. Hayır bebeğim ya, sana bir şey demiyorum. Seninle alakalı daha çok şey düşündüm şu sıralarda, şu sıralar dediğim dün gece uyumadan önce, dedim niye daha çok öpmedim? Seni görünce de söylerim yea. Bilmiyorum, aklıma geldi yazdım.
-Aklımı okusana yea. Sedef Adası'na çok gidesim var mesela haha.
-Allah Allah. Yani herkesin bazı fantaazileri var da benimkinin Sedef Adası olması?? Olm bir şey yok lan Sedef Adası'nda! Halov! Büyükada'yı görüyor. Ha-ha!
-Ebeeet! Tehlikeli Oyunlar! Oğuz Atay. Bol bilinç akışı. Tutunamayanlar'ı bitiremeyenler diye grup var zannedersem. Bu baazı Oğuz Atay kitapları, sanıyorum ilk yüz sayfasında okuru sınıyor. Gelme arkadaşım diyor, bak burada bir şey yok. Bi git! Yüz civarı sayfa boyunca kitap kendini sevdirmemek için elinden geleni yapıyor. Uyu. Bilgisayarı aç. Uyu uyu en iyisi mi. Falan. Olur da o zorlu kısımları geçerseniz, artık yolculuğa dahil olma şerefine ya da şanssızlığına erişiyorsunuz. Ben, diyor kitap, ben elimden geleni yaptım, siz sevgili okuru bezdirmek için bildiğim tüm teknikleri uyguladım. Ama, diyorsun ki illa okuyacağım, yok hayatın gerçekleri, yok karamsarlıkları bıdı bıdısı ööeh. Al! Neyse evet, ondan sonra devam edebiliyorsunuz. Bilemiyorum, ben çok öyle hissettim. Sanki boğuştuk kitapla ilk yüz sayfada. Tutunamayanlar'da da öyle olmuştu, ilk yüz sayfalar cehennem gibiydi. 
-Bir Bilim Adamının Romanı ise hiç öyle değildir bakın. Böyle; hoş geldin der, kucaklar, çay-simit-peynir yaparsınız falan. Ööyle rahat bir kitaptır. Hiç kardeşlerine benzemez. Maşallah.
-Gelelim Eldorado'ya.
Görelim;


1959 Cadillac Eldorado, arka panel. Vuuhuu.
Bir arkadaşın feyste şey yazıyordu, vuuhuu diye çığlık atana dek son derece sıradan bir insansınızdır. Evet Tarzan, bunu yapmasaydın olmazdı.
Şimdie, 50li yılların sonunda, ABD-SSCB arasında başlayan uzay mekiği savaşlarının günlük hayata bu şekilde yansıdığı iddia edilmiş şu makalede. Bence mükemmel bir olay. Bu uzay savaşları nedeniyle bir dönemin arabaları hafiften uzay mekiğini andırmışlar.
Bu olayın zannedersem en güzel örneği bu 1959 Cadillac Eldorado olmuş.

 Şuradan.

 Ön paneli bu derece kışkırtıcı bulmadım. Tam emin değilim aşağıdaki gibi mi ama aşağı yukarı benzer olduğunu düşünüyorum. Yukarıdakilerin üstü açık gerçi, bu aşağıdaki kapalı.


Sonra, bu uzay olaylarının rutine binmesine takiben, bu kanatlı paneller yerini alışılagelen kesimlere bırakmışlar.
Daha seksi fotoğrafları vö türevleri için şuraya gidilebilir. Fotoğrafların hepsi gif formatındaydı, şimdi uğraşamadım.O kadar çalışkan bir blogır değilim arkadaşım yeav.

-Aslında bu tip arabalar beni pek cezbetmiyor. Yani ne bileyim. Koleksiyon yapmaya çalışıyorum ya, bu uçuk tasarımlara yer vermek isterdim fakat yine de nedense 1960 sonu-70 başı klasikleri çok daha yakışıklı buluyorum. Nebliyim kalbim haalaa 1968 Camaro'ya ait.
-Geçen gün ağaçtan kedi topladım. Yaptım bunu evet. Akşam eve gittim, annem kedi eve uğramadı, çık bak dedi. Sonra çıktım biraz turladım, dedim bu sefer kesin gitti. Sonra bir baktım ağacın tepesinde, ağlamakla meşgul. İnememiş. Bahça duvarının üstüne merdiveni koyma işlemi ile kedinin ağaçtaki konumuna ulaştık. Ağacın altında da bir dişi sokak köpeği var, bööyle kurtvari olanlardan,  muhtemelen gün boyunca bizimkine sıçırtmıştır. Derken kediyi ağaçtan sökme işlemini, azı dişi çeken bir dişçi edasıyla gerçekleştirdim. Beyefendi evde bütün gece uyudu,sabaha karşı da ortamlara geri döndü.
-Zevkim bu benim.
-Öpüyorum.