Tarzancam daha iyidir...

30 Kasım 2009

Bayram Havası - Bursa/Eskişehir\Ankara


-takatim yok, yine de tarzana sarıldım ... son bir özür için, tüm sevdiğim tarzanlardan ... aradııım, bir tarzan çıktı kapattım ... tarzanlarla konuşamayanlardanım... -


Lan Tarz, bayramda Bursa-Eskişehir-Ankara yaptım, çok acaipti. Yollar falan çok güzeldi, öyle ki hız yaptık ve akabinde polis amcalar, hız yaptınız diyerek 128 TL'yi burnumuza dayadı. Şeker gibi bir ceza ...

İlk on beş günde ödersen %20 midir nedir indirim var, hehey :)...
...ühühühü...

Sonunda hasta olmasaydım, 10 numara, bayram gibi bir bayram yaşamış olacaktım demiyorum hakikaten 10 numara, bayram gibi bir bayram yaşadım olm! Bursa-Eskişehir-Ankara! Yanyana gelince negzel oldu.

Bursa'da Kat 3 fena değil. Büyük, havadar, canlı müzik de olabiliyor, bayram yoksa mesela karaoke de olabiliyor.




Karaoke demişkene, minik bir Kuzeydoğu Avrupa ülkesinde, öğleden sonra minik bir barın önünden geçiyordum ki içerden alışık olmadığım tipte homurtular geldi. Yabancı bir yerdeyim, normaldir, de demedim. Ben öyle, alışık olmadığım ürkünç homurtular duyunca topuklayacağı yerde, bu ne lan, deyip kapıdan kafasını uzatan bir tipim.

Şey diye düşündüm, siz tanrının unuttuğu Kuzeydoğu Avrupa milleti, hakikaten ne halt karıştıyor olabilirsiniz öğleden sonra sonra ?!
İyi bir şey yapıyorsanız ben de katılacağım.
Karaoke yapıyorlarmış. Öğleden sonra. Bana ters. Karaoke zaten tümden ters bir olay bir düşününce. İçince güzel.

Muhtemelen birbirini tanımayan ama tesadüfen orada bulunan aşağı yukarı yirmi civarında kuzeydoğu insanı sevgi yumağı olmuş, sarılalım sıkı sıkı moduna girmiş, işte bu çok hoştu.
Karaokenin yerel hisleri harekete geçirmesi.
Fakat Çin için aynısını söyleyemeyeceğim. Abartmışlar adamlar, devasa karaoke-barlar yapmışlar. Yok link mink.

Görükle var.
Bu aşağıdaki, Görükle'de  bizi evine almak zorunda kalan zavallı öğrencinin buzdolabı. Boş olsa, son kırıntısına kadar sömürürdük. Dolu görünce iştahımız kaçtı. Bu ne lan?




Görükle, birkaç yüzyıldır dağ-taş-orman görmeyen Yavru Tarzan'ın danaymışçasına neşelenmesine neden olacak kadar bahçası var bağı var...




Eskişehir deseniz, aşağı yukarı bir saat kadar kalabildik ama Harabe iyiymiş.

Başkent deseniz, hava mükemmeldi. Manhattan'ın önünde bir adam işiyordu biz çıkarken. Aha yavru işiyoooeeey diye laf attım kafam 1500 bir halde.



Ertesi gün, Ardıç'ta demlendik. Ardıç iyi. Ardıç Kafe  için internet dünyasında maalesef düzgün sonuç yok. -siteleri yok, lan alışmışım yalnız site olmasına, site bulamayınca garipsiyorum-- zaten kredi kartı zıvırları da çalışmıyordu, teknoloji sevmemek şekli- Ankara'dan fazla kanıt istemediğimden resim falan da çekmedim. Ama Konur Sokak'ta, Turhan Kitabevi'nin üstünde, her tarafı kitap olan bir mekan, çayları  var otlu, muzlu sütleri  var... sokak manzarası falan fevkalade. Ya da Yavru Tarzan nasıl der; lezizz...

Sıkma meyva suyu neden yok, nedennn, diye utanmadan garson kıza çemkirdim, mutfağımız küçük, dedi, bir tane meyva sıkacaaa alıcaksınız, dedim yine utanmadan. Çok sevimliydi, hiç bozuntuya vermedi. Hesabı öderken, siz muzlu sütsünüz, bile dedi. Çok alçağım. 

Dönüşte İzmit'e öpücükler gönderdik. Uğrayamadım yavrum ama bakacağım bir çaresine.

Yol bize böyleydi.
Şu da 'yol'dan okurcanlara gelsin. Ankara'daki güzel bir insan Tarzan'a tavsiye etti. Yiyin gari.

Yavru Tarzan öperrrrz.

23 Kasım 2009

Boğaya gelmek

Büyükbaş hayvanlardan birine ki sanıyorum bahsi geçen hayvanat inek oluyor, tuzu uzattığınızda yalıyorsa sevişme vakti gelmiş, amman sabbahlar olmasın devri başlamış demektir, diye geçiyor kadim kaynaklarda. Yok, inekgül tuzu yalamıyorsa; henüz masum, tertemiz duyguları var onun, genç kız hayalleri... papatyaları... liseli çorabı...


Boğa lafı ortaya atılınca aklınıza Kadıköy geliyorsa, demek ki hepimiz iflah olmaz birer Anadolu yakası çooocuğuyuz?!




18 Kasım 2009

Bu üç oldu Mika!

Mika'nın en güzel üç şarkısından biri geçen ay ortalığa salınmış;


Mika - Blame  It  on  The  Girls,  Blame  It  on  The  Boyzzzz...


elimde değil, seviyorum...

yeni şeyler #7 - illüstrasyon kişisi

Bir başka bilog girdisi nedeniyle haberdar olup da biloglararası süper veri yürüyüşü yaratmayayım diye eklemediğim Babylon'un  3 ayda bir çıkaracağı derginin ilk sayısında henüz karşılaştığım kişi nedeniyle ve dergiden bahsetmemeye daha fazla dayanamayacak olmamdan hareketle...

Bu arada Babylon dergi çıkarmış, olm süper lan!
Yapabileceğim en anlamlı yorum hakikaten bu kadar; "olm süper lan!"

İllüstrasyon kişisi ise; Sadi Güran

Bu arada güzel Türkçemiz, illüstrasyon gibi güzel bir olayı gayet de güzel tanımlayabilecek bir kelimeyi bence barındırıyordur. He mi Yavri Tarzan?
Yavru Tarzan boş durmadı, bi koşu sözlük sözlük dolaştı ki TDK'dan, nişanyan'a, seslisözlük'ten,  ekşi'ye kadar beş dakikada eşelendi ve sonuç olarak şunu kendine uygun gördü; bezeme!
2001 ekşi kayıtları 'bezeme' den bahsediyor ama şimdi TDK bundan bahsetmiyor.
Neyse yea, bezeme değil tabi, sallıyorum ama bence daha iyisini, evet yapabiliriz!

Pati-atan!

Güzel bir şubat günü, Beşiktaş İskelesi'nden çıkmış,  yanımdaki insan nedeniyle mutlu bir şekilde yürürken sen duvarın üzerinden bir şey -sanki koşarak geldi- omzuma dokunuverdi.

Lan!

Derdi neydi hiç anlamadım. Beni birine mi benzetti, kokuları mı karıştırdı, lan siz kediler normalde böyle şeyler yapmazsınız, olağan-üstü güçler bir tarafını mı dürttü, tanışmıyoruz bile...

-Tanışıyor muyuz, diye sordum, kronik bir merakla.

İstedim ki olağanüstü bir şeyler olsun,  uğruna on-yüz-bin-milyon-baloncuk yutmaya hazır olduğum dileğim gerçekleşsin, bu pati-atan beni seçilmiş ilan etsin! Çok mu şey istiyorum la Pati-atan!

Neredeyse benimkiyle aynı derecede kronik bir merakla şöyle bi baktı, pardon bajım, karıştırmışık edasıyla havada olan patisini indirdi, kıçını döndü ve gitti.

Neden ama nedeeeeeeen?!

Hala seni düşünüyorum, Beşiktaş İskelesi'nin oralarda turluyorum can Pati-atan! N'olur geri dön! Pati-at! Lüdven.

16 Kasım 2009

yeni şeyler #6 - bunu biliyor ol! - çöp(m)adam!

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri çatısı altında gerçekleştirilen şahane  bir çalışma; çöpmadam projesi.  Temelde kadınlara yönelik bir kalkınma projesi olarak kendini tanımlıyor ama öte yandan geri dönüşümlü malzemeleri değerlendirme çalışmasını da bünyesinde bulunduruyor, ki kombine sosyal sorumluluk hareketi olarak gözümde nasıl değerlendi anlatamam. 



Ambalaj atıklarından, yüzde yüz el yapımı  el çantalarını markafoni'de gören Yavru Tarzan'ın dibinin düşüşü izlenmeye değerdi. Fakat el çantaları hakikaten orjinal. Ve çoktan Markafoni'de tükenmişler. Yalnız Markafoni'de öyle her şey kolay kolay da tükenmez hea. 


Bu çalışmanın ismini çok sevdim. Logosunu da sevdim. Henüz bir sosyal proje olduğunu bilmiyorken, Markafoni'den gelen bülteni, la bu çöpmadam nedir, kesin alternatif bir hede, diyerek silmemiştim. Öyle etkili buldum. Bravo.Alkış.

halley mevsimi

halleyi açtım, baktım dapdaze bana bakıyor. çukulatası çok sıcaktan ya da çok soğuktan dolayı kurumamış, tam kıvamında. dedim halley mevsimi gelmiş.

çok soğuk havalarda kuruyacak.
bahar başı gibi bir halley mevsimi daha yaşıyacağız.
sonra tüm yaz, halleyi kurumamış çukulatası ile yememek için yeni halley mevsimini bekliyor olacağım.

ülker'den de pek hazzetmem ama son lafım sana ülker! şu halleylerin çukulataları kurumasa ülker?! ha canım?

yok, son lafım  o değil, ya aranızda kaç taneniz halleyin yaldızlı kağıdıyla makyaj yapmacılık oynadı çocukluğunda? duydum ben, böyle şeyler yaşanmış... 

bu makyaj olayının keşif  aşamalarını incelikleriyle öğrenmek istiyorum ben.

9 Kasım 2009

yeni şeyler # 5 - reset magazine

Bunu biliyor olmak zevk verecek sanıyorum, hissediyorum.

Şeklen şemalen çok tatlı, çok renkli, okudukça okuyası geliyor insanın... hımzzz o neymiş, bu neymiş, bu da kimmiş...




Yavru Tarzan öper...

Hüzünlü Bir Olay /2/ sen gittin!

O bahsettiğim ağustos böceği havalar ısınınca uyandı sanırsam, kendisi ile ofiste tekrar karşılaştık. Yine  çiçeen dibine bıraktım fakat tadını beğenmedi sanırım. Gitti. Böhü böhü...

5 Kasım 2009

Fal dünyası

 Falina bakiim mi apla?




Yahoo Alerts'ten Horoscope Alert, yahoo dışında e-postalara günlük gönderiyor mu bilemiyorum fakat yahoo kullanıyorsanız her gün posta kutunuza günlük falınızı gönderebilir. İngilizcenizi böyle geliştirin.
Ki ertesi gün, bir sonraki gün, bir sonraki zaman dilimi için genel- özel bakış açılarından ( misal aşk hayatı için ilişkisi olanlar, henüz adını koyamamış ama takılıyo olanlar ve hakikaten yalnızlar diye ayırıyor) yaklaşabiliyor. O kadar çok fal okuyasınız yoktur bence.

Asknow horoscopes , tüm e-postalara günlük gönderebiliyor. Çok detaylı, İngilizce.

Mynet Astroloji;  iremSu'ya tapan insanlar var.  Sanıyorum başka hiç bir sitede iremSu gibi bir  yazar mevcut değil. Çok ayrıntılı, bol betimlemeli ve size  kendinizi özel hissettirecek  günlük yorumlar...  öyle ki, yahoo'da olduğu gibi, o kadar fal okuyasınız yoktur.

Ekolay astroloji fena değil, yukardakiler kadar ayrıntılı da değil ama  ekolay'daki en güzel olay astroloji sayfasında, yukarıdaki barda  kehanet yöntemleri sekmesi. Özellikle tarot sayfasında bir sürü açılım var. Kartların anlamları çok ayıntılı. O kadar ayrıntılı ki sorduğunuz soruyu unutabilirsiniz okurken. Öyle fena ayrıntılı.

Fal sitesi aramaya yeni başlayanların bildiğini düşündüğüm, google'da fal yazıp ulaşılabilen sadece fala yönelik bir sayfa; turkishmedia'nın astroloji sayfası.  Gelecek okuyucu bölümünde  iskambil kağıtları ile yapılan açılımlar var. Kartların anlamları sanıyorum İngilizce'den doğrudan çevrildiği için zaman zaman manasız, acaip bir Türkçe örneği sergileniyor. Rune taşları daha anlaşılır. İlk göz ağrım olduğu için katlanıyorum kerataya.
Bakmaya alıştığınızda farkedeceksiniz ki rune taşları, tarot ya da iskambil kağıtlarında her durumda aşağı yukarı aynı açılımlar sözkonusu.

Hürriyet-Milliyet-Gazetevatan-Sabah  dörtlemesini astrolojik beceri konusunda sıraya dizmek gerekirse sanıyorum Sabah-Milliyet-Hürriyet ve Gazetevatan şeklinde olabilir gibi.  Sona koydum gerçi Gazetevatan'ı ama sabahları ilk açtığım o oluyor, el alışkanlığı...

Yani, Yavru Tarzan günde yarım saatini fal turuna harcıyor. Utanıyorum senden Yavru Tarzan!

2 Kasım 2009

yeni şeyler #4

Bunu hala bilmeyeniniz var mı la oralarda?


omegle.com

1 Kasım 2009

Bir Şazi Hikayesi /çukur/

Şey dedim adama, bunalım çukurun ta kendisidir, şimdi şey düşün, bir çukur varmış, bunalımın ta kendisi, seni içerde tutmak için zehirli gazlar salan, hiçbi' şeyle yetinmeyen yarı-canlı bir çukur! Sırf daha dibe bat, hiç çıkama, geber orda diye halüsinasyonlar -el ele tutuşmuştuk da bana masal anlatırdı da ısırdım da güldü de- gösterten (göstert) bir çukur.


Kendini daha dibe itiyosun, evet anladım!
Hayır, bi bktan anladığın yok, dedim sen kendini dibe itmiyosun, sen dibe in diye çukur seni sanki uyuşturucu almışın gibi uyuşturuyor o eski zaman sevişmeleriyle ya da gündüz rüyalarıyla... işte bunları yapan çukkurr...

Türkan Şoray bi filminde gülerek aynen; ya sen kaffayı yemişsin kaffayı, demişti. Aha o şekil kaffayı yemişsin sen kaffayı, dedi bana, hiç kırılmadım, bilaakisss Türkan Şoray'ın güzel gençlik zamanlarını hatırlattığı için mutlu bile oldum, Yedi Kocalı Hürmüz'ünü izleyin anacım, kocaman takma kirpikler, siyah-beyaz, her neyse, ya ben üzülmek falan istemiyorum, dedi. Çukurdan çıkmak için de acı çekmen gerekicek netekim gündüz rüyaları görmemek için kendini kasmak, geçmiş zaman öpücüklerini anmamak ve zamansız zamansız adamın-hatunun ismini sayıklamamak bababaşlıbaşına - başlıbaşınaların önde gideni- bir acı çekme olayıdır deyince ben. Devrik kurdum-mutlu oldum.

Ama dedim, nihayetinde acı çekiyosun.

Nitekim sırf adamı-kadını görmek için 10 TL verip saat 18:45'te otobüse bindik de başka bi şehre gittik de, o başka şehirde bizi köprünün ayaanda bekleyen bi arkadaş bizi arabasıyla tepelere çıkardı da ... 2 saat (gerçekten 120 dakka) adam-kadın surat yaptı, hiç konuşmadılar. Sonra tam tepeden iniciiiz yine bi 10 TL vereceğimiz otobüse yetişip geldiğimiz şehre geri döniciiiz ve başka bi köprünün ayaandan bi başka arkadaş bizi alıp evlerimize dağıtacak yani öyle organizasyon kurmuşuz, neden? İki insan beş dakika sarılsın diye. Balina buydu. Orada olmasına hiç mi hiç gerek olmayan ben sadece kafa dağıtıyordum; balinanın yanından fışır fışır giden ballık...

Balina olayı insanı acı çekiyor.

Ben de dedim ki la balina olay insanı, çukkur seni yalamış yutmuş, 5 dakika ( gerçekten 300 saniye) ayaküstü yiyişmek için şehirlerarası yolculuk yaptık hiç mi hiç gerek yokken ve acı çekmek istemiyorsun.... çukkurdan bir tadımlık heyecan torbası; 2 saat yolculuk yap-5 dakika seviş! Ve karabasanlarla dolu günler-geceler başlasın yavrucuğum; neden yaptım-ne düşündü-öyle yapmak istemedim-kafamçok karışık-beni sevmiyor- beni sevmiyor-beni sevmiyor. .. çukkur çok memnun, besleniyor besleniyor besleniyor. and the next one! next one must be more painful! nihahahahaha.

Anlatamadım bu olayı o ibine-pşt çukkurun yaptığını ama ben.
Yine çukkur kazandı!

Bir Mualla Hikayesi /Günlük/

Sevgilim günlük,


Karakterimle çelişen bazı şeyler yaptım. Sonuç olarak karakterime sokayım afedersin. Hani ben ne idüğü belirsiz heriflerle aşna fişne olmazdım hea? Hani her şeyindim beni senin hani kor dudaklındım lan günlük!

Adam olaydın da beni alaydın, diyosun biliyorum, çok haklısın.

Geçen hafta çok acaip bir şey oldu
Bi' akşam yine Firuz'la çıkma mallığını gösterdim. Halbuki ne demiştim ben, özellikle kustuğum sıralarda ne demiştim, bi' daha Firuz'la dışarı çıkanın gtü başı darmaduman olsun dememiş miydim? Hay okuduğum bedduaya da sokayım afedersin!

Gene aradı bu, canı sıkılmış, Arda'ya bozşuşmuşlar.
Arda kim demedim, yani Arda, Murat, Serkan, Hamit, Taner, Semih, Ercan... sonu gelmiyor ki bu sıranın hay mnskm... mübarek maaş kuyruğu sanki...
Son on günde faceten 54 elemandan ekleme talebi geldi, tek bir ortak arkadaşımız var; Firuz!
Ama seviyorum kaltağı, değişik bir havası var. Onunla da olmuyor, onsuz da olmuyor, gtü başı ayrı oynuyor ama ypacak bir şey yok artık.

Hadi gel tur atak, dedi, kıramadım, hakkı çok bende biliyor musun? Doğum günümde falan enfes parçalar alıp gelmiş, Erhan'ın aklını alırsın bunlarla, indirimdeydi lan, dedi... İç çamaşınırın indirimi mi olurmuş, demedim... yok bence de yazıyor. Ayrıca Erhan kim, de demedim, belki exlerden biriyle karıştırmıştır. İsimleri de aklında hiç tutamaz.
Ya tutmasın zaten, sonuç olarak hepsi aynı işlevi görüyor ahaha.

Araba sürmesine illet oluyorum.
Hayır, gideceğiz bir yere, zaten bir kaç dana hesabımıza yazılacak da trafikten adam toplamanın olayı nedir? Hareketli mekanlarda belden aşağı meseleler için zarf atımı ilgimi hiç çekmiyor. Yazan adam buna maksa atıyor, bu hız yapıyor adama yetişiyor, on bin tane oyun, bu kadar atraksiyon bana tersssss...

İnceletmek lazım.
Adrenalin sanıyorum bu hatunu ateşliyor.
Da benim suçum ne mınakoim.

Ya ben de, şu sıralar nasıl anlatsam, bir enerji var içimde beni devamlı dürten, niye oturuyoruz, niye dışarı çıkmıyoruz, neden bu insanlar bu kadar bir şeylere bağımlı?! Halbuki bana ne insanlardan, neye bağlanırlarsa bağlansınlar... Bu face, beni arkadaşlarımdan da soğuttu. Tercihlerinizi bilmediğimde hayatım çok daha güzeldi lan! Açmayacağım bir daha face'i diyorum ama bi 'yandan da hormonlar ağır basıyor.

Bir trafikte adam kesme macerasını daha kazasız belasız atlattıktan sonra favori mekana adam kaldırmaya daldık. Olaylar klasik gelişti. Menü zengindi yalnız o akşam hea. Ben pek karışmadım. Firuz git, topla gel, dedim, yani uğraşamayacağım. Sen benim ne istediğimi bilirsin, hadi yavrum.

On dakikasını almadı, heh.
İşte bunu seviyorum.

Adamlar, iki dana, ahha bekliyorsun ki hayvanlar gibi sevişsinder de mi a günlük?! Lan günlük sen de çıkmışsın bakıyorum yoldan, buradan görüyorum salyalarını, seni şıllık!

Sevişesim yoktu esasen. Böyle iki-üç içeyim, biri olsun fakat bir kere olsun ve bir daha olmasın. Ahah. Bu nedenle tanıdıklardan seçmeme kararı aldık. Bela oluyorlar sonra, bi daha bi daha... İnek miyim la ben?

Firuz'u bilemiyorum. Çığlık çığlığa bir gece geçirdi. Hatunda radar var sanki devamlı iyi bi tane buluyor ya da bana yazıyor da olabilir, üzerinde durasım yok.

Ama benimki hakikaten bombaydı.
Belli lan, arkadaşının zoruyla akmaya çalışmış, böyle yarı mazlum ama gedikli havalarında. Yerim seni lan ben, yavru kurt! Şekerdi ama, al, tak koluna, götür yani, gelir seninle, classical. Neyse çıktık takılıyoruz, çekingen, ne olduğunu da anlamamış, sanıyo ki o biçimiz, yani o biçim gibiyiz ama iki dakika sonra bizi bulamayacaksın, tadımızı çıkar dimi lan, mikroskobik dana!

Muhabbet etmeye falan çalışıyor, lan ne muhabbeti?! Ahah.
Ya da belki de ben öyle sanıyorum, herhalde diyorum ufaklıktan utanıyo ki mırın kırın edası mıdır nedir bu yaşta, hey tanrım.

Fakat önündeki kabarıklık hiç de utanılacak bir kabarıklık gibi görünmüyor derken acaip gerçeği keşfettim.
Adamda iki tane varmış.
İki tane!

Oluyor bazen öyle.
Kozmik bir hata. Çocukken meteor çarpmış. Kardeş gelmiş. Tanrı'nın lütfu, İsa'yı bile kıskandıracak cinsten, demişim, tövbe tövbeee... haha.
Firuz  koş lan, kör istedi bir göz! İşlediğim sevapların bonusu geldi lan!
Firuz, bu ikimize de yetermiş aslında yavrum lan!
Sünnetçisi için de ne acaip bir deneyim olmuştur kimbilir, diye düşündüm...

Eee, hangisi daha büyüktü, diye sordu sonra Firuz. Allah belanı versin Firuz! Aklı başından gitti kaltağın. Hangisi büyükmüş. Lan şoktan hangisi büyük, hangisi küçük, nerden bileyim ben... eşit görünüyorlardı...

Lan ikisi aynı anda mı kalkmıştı, diye sordu sonra... Aksini düşünmezdim zaten, niye biri kalkarken biri yerinde dursun?! Hacı, önce sen! Yok yok, hayatta olmaz önce sen. Vallahi bırakmam, sen önden hacı!Sen önden ben arkadan, haydin... öfssss.

Yok, öyle olmadı.
Ne olduysa oldu günlük lan bi de sen gelme üstüme.

Firuz iki gün sonra bile hala arayıp adamı soruyodu, ya dedim, yok telefon falan almadım arkadaşım kontak montak! Prensiplerim vardır!

Ama ilginçti hakikaten. İki tane. Sıkılmaz insan bence.
Ahah.