Tamam, şimdi hemen iki dakikada geçip gidicek, hiç acımicak.
İstanbul denilen sürtüğün küçük kızlarından biriymiş.
Bir ressamdan mı peydahlamış yoksa bir şairden mi, bilmiyorlarmış.
Dağıtmadan içermiş.
Ablalarına benzemezmiş.
Çok gezmiş, çok okumuş, çok görmüş, çok tanıdığı varmış havadan ve karadan...
Sevdiklerine her bayram zincir zincir kolyeler gönderirmiş.
Gözlerini kaltak annesinden, saçlarını şair veya ressam veya yazar babasından almışmış.
Çocukken çok usluymuş, maarif takviminden şiirler okurmuş.
Annesi de çok gülermiş...
Büyüdüğünde beraber gülmeye başlamışlar... geceleri.
O, boyalı saçları ve hemen kıçının altındaki mavi eteğiyle nisanın ortasında takır takır yürümeye başladığında, arkasındaki hırboya aldırış etmeden ...
O, Rachmaninoff'la iki tek atıp ağlamaya başladığında, güneşe karşı...
Ve o, kalbinin ağırlığına aldırmadan, boş yollara verdiğinde bedenini...
İlla ki zamanı tüketemeyecektir.
Tarzancam daha iyidir...
3 Mayıs 2010
İzninizle biraz duygusallaşacağım canım #1
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 vıdıvıdı:
Yorum Gönder