Şöyle başlamıştı.
Şimdi 23. gününde, Ankara'da eylemciler referandum yaptılar ve eyleme devam kararı çıktı.
Eylemlerin daha da büyüyeceği düşünülüyor.
Akp karşıtı gazeteciler-siyasiler olaya umutla bakıyor. Misal Banu Avar diyor ki, Tekel işçisi lokomotif görevi görebilir ve büyük bir harekete öncülük edebilir.
2000 küsür TL maaş alan ve bunu bir ne için kaybedeceğini öğrenen 8bin180 insandan bahsediyorsak, bilemiyorum, neden olmasın?
Gerçi insanların -başka işçilerin de- katılması lazım, deniyor.
Fakat tabi, 500-600 TL'lik sıradan bir işçi olarak 2000 küsür TL maaş alan Tekel işçisinin direnişine katılmak... yine aynı oranda bilemiyorum.
Eylem, bu maaş oranı nedeniyle ilgili kesimden haliyle tepki topluyor. Daha çok Akp karşıtları bu maaşı savunurken, daha çok Akp yandaşları bu maaşı eleştiriyor. Eh, politics!
Diyorlar ki; bu işçiler bu maaşı gerçekten hakediyor mu, bu adamlar bu pozisyon için seçildi mi yoksa tanıdıklar aracılığı ile yerleştirildi mi?
Bilmem! Olmuştur. Bu ülkede kayırmaca hep oldu ve hala oluyor ama verilen hakkı geri alamıyoruz. Ki bence de bazen verdiğimiz hakları, milletvekilinin ömürboyu süren maaşları, dokunulmazlıklar, vs keşke geri alabilsek! Ama yine de zamanında olmuş ve olduysa olmaması gerektiğine katıldığım kayırmalar nedeniyle Tekel'in peşkeş çekilmesi ve insanların ortada bırakılması da onaylanacak bir şey değildir.
Tekel işçileri fakir edebiyatı yapıyormuş, evde çoluk çocuk aç diyorlarmış!
Laisses faire laisses passer yavrim!! Politika kirli bir iştir. Elbette politikacı değil işçiler ama yaani...Ki bir de olayın emeklilik ayağı var, girmeyeceğim ama olur da 4c ya da 4a her ne bikbik kapsamına geçer de emeklilikleri de yanarsa bu işçilerin hakikaten evde çooluk çoocuğun aç kalabilmesi mümkündür/ anlaşma sağlanamazsa tabi.
Tekel işçileri, sıra onlara gelmeden önce nerdeydi, sorusu vardı ki takdir ettim.
Tekel işçileri, yılan misal bize dokunmadan önce biz nerede idiysek, oradaydılar. Biz Türkler böyleyiz, yumurta kapıya dayanmadan harekete skseler geçmiyoruz. Tarih de böyle diyor. Akıllanacağız. Amen.
Maaş oranının ülke ortalamasına göre yüksek olması Tekel işçisinin direncinin 23 gün ve daha fazla sürmesinde/sürecek olmasında bir etken gibi, neeeyse, asıl eklemek istediğim maaşlar değil, maaşlar Tekel Olayı'nda buz dağının görünen ucu ve olayın karartılmasında kullanılan küçük bir araç-gereç.
O değil de ya bu Tekel'e uzanan eller eller?
Necati Doğru'dan üç adet link gelecek şimdi;
Necati Doğru birinde şöyle demiş;
"Denetleme Kurulu’nun “Hizmete Özel” raporundan özet bilgi: Tekel’in içki bölümündeki 17 fabrikanın özelleştirme ihalesi, 292 milyon dolarla en yüksek fiyatı veren LİMAK-NUROL-ÖZALTIN ortaklığında kaldı.
Fabrikalar yenilenmişti.
İleri teknolojiye geçmişti.
Sadece Bilecik’teki rakı fabrikası 100 milyon dolar ediyordu ve Avrupa’nın teknolojisi en yeni işletmesi olduğu biliniyordu. Bilecik dahil 17 fabrikanın yanı sıra kuru üzüm, suma (üzüm alkolü) şişe, etiket, anason stokları da 141 milyon YTL (100 milyon dolardan fazla) tutuyordu. Yine ayrıca Tekel’in Türkiye’de 81 ilindeki başmüdürlüklerinin depolarındaki 30-35 milyon dolarlık içki stoku da bulunuyordu. Yine ayrıca Tekel’in içki bölümünü de satma kararı alan iktidar (Özelleştirme İdaresi ve Maliye Bakanlığı) bu fabrikalarda çalışan işçinin kıdem tazminatlarını da ödedi, sıfırladı.
Ballı börek pişirdi
Alan kazansın yaptı.
Tekel’in yenilenmiş 17 fabrikası, kıdem tazminatları sıfırlanmış, yetişmiş, çok kalifiye işçileri, 100 milyon dolarlık hammadde stoku, 30 milyon dolarlık içki stoku, toplam 292 milyon dolara satılmıştı. Satın alanlar, bir kaç ay sonra onu Amerikan firmasına 950 milyon dolara sattı.
Devlet’ten 292’ye alış.
950’ye Amerikalıya satış.
Aradaki fark korkunçtu.
İktidar bunu ikram etmişti.
İktidarda AKP vardı."
Bir diğerinde şöyle ;
"Tekel’in 5 fabrikası; (Samsun, Tokat, Malatya, Adana, Maltepe, Bitlis), şehir içinde en merkezi yerde kalmış çok değerli arsaları, makineleri, alet ve edevatlarıyla birlikte İngiliz-Amerikan şirketi BAT’a 1 milyar 720 milyon dolara satıldı.
İktidarda AKP vardı.
Tayyip Erdoğan Başbakandı.
Yıl 2008 olmuştu.
Satıldığı gün TEKEL’in sadece iki fabrikasında “sert paket kapasitesi” 32 milyon kiloya ulaşmıştı. Sert paket sigara (2001 ve Samsun 216) tiryakilerin aradığı markalardı ve üretildiği anda hemen satılıyordu. Paket başına kâr ise en az 40 Ykrş oluyordu. Sadece bu iki fabrikanın üretebileceği sert paket sigaralardan bir yıllık faaliyet kârı 640 milyon YTL tutuyor, bu da yaklaşık 500 milyon dolara denk geliyordu. TEKEL’in sadece iki fabrikasının 3 yılda elde edeceği kâra denk düşen bir para karşılığı 6 şehirdeki fabrika satıldı. Bu fabrikaların arsaları TOKAT’ta şehrin merkezinde, Adana’da şehrin en kıymetli yerinde, Malatya’da kentin merkezinde, Samsun’da denizin kıyısında çok değerli ve TEKEL’i alanın, üzerine konut yapılmak üzere yarın en az 2-3 milyar dolara satacağı arsalar.
TEKEL 147 yıllık şirket.
17 dakikada makineleriyle, marka değeriyle, pazar paylarıyla, arsalarıyla işte o söylediğim paraya sattılar."
Ve bir de şu var;
Bu linkte de Tekel Olayı'ndan haberdar olup da ilgili birimlere haber veren ve satışı durdurmaya çalışan baş denetçinin apar topar yolcu edilişi anlatılıyor.
Ya, böyle işte.
Bir peş-keş dosyasının daha sonuna geldik.
Yavru Tarzan bu yazıyı çocukluk aşkı Tekel Likörü'ne ithafen dökmüştür.
Seviyorduk huleyn!
Tarzancam daha iyidir...
6 Ocak 2010
Bunu biliyor olun! - Tekel Olayı
Yapışkan
akp,
tekel,
Tekele uzanan eller kırılsın
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 vıdıvıdı:
Yorum Gönder