-Şu sıralar kafa dağıtmak için yapmayı düşündüğüm iş.
-Gerçi her masaya gitmiyorum ... yani her çağırana gitmiyorum... yani her arayana gitmiyorum anlamında. Ama herkese istisnasız, tamam yea ben seni ararım diyorum.
-Napiym lan kafam çok bozuk /tu. Yoo değildi aslında ya da öyleydi ne farkeder, sonuç olarak insanları içki masasında eğlendirmek dışında bir şey yaptım mı; hayır! Skicem, sonunda, şahane bir, konsomatrissss, oldum :)-ööeh-
-Congratz to Yavru Tarzan.
-Sevgilim, hea evet, bi sn... laan!
-Dün Ekşi Sözlük yıkıldı, yazmıştım ssg açıklama yapıp bi bölümünü toparladı sanırım. O değil de efendisiz'in tüm entrileri silip gitmesi?
-Şimdi, geçen günlerden birinde Vesikalı Yarim'i izledim; beklediğimden daha güzel çıktı lan. Şoray'ın replikleri bana hiç fena gelmedi. Konsomatris rolünde olması benim bazı konulardaki davranışlarımı etkilemiş olabilir. Çocuklara izletmeyin arkadaşım şöyle filmleri; bakın sonuç nasıl oluyor!
-Anne ben büyüyünce konsomatris olcam?!
-Yakışır.
-Filmin sonu da fenaydı. Kendimi Halil'e saydırırken buldum. Sevmişti olm o kız seni! Hayır o değil de madem bu boku yiyecektin, hatunu niye bıçakladın anlamıyorum ki? Hasta mısınız?
-1965 model Türk erkeği handikapları... Hepsi benim olacak! 46 senede bir gıdım değişiklik yok.
-Makul.
-Şimdi, ben onu, çılgınlar gibi olmasa da ya da eski şiddetinde olmasa da, dostça da olsa seveceğimi farkettim. Havanın güzel olmasından ya da ani bir kararla gecenin bi vakti şarap içmeye Kartal'a gitmiş olmamın verdiği günübirlik keyiften ya da boş şirketten ya da patronun tatilde olmasından ya da onu unutmak için bir yıldır çevirdiğim dalaverelerin patlamasından ya da Kadıköy'deki eşcinsel falcının kehanetlerinin acaip bir şekilde çıkmasından ya da bugün yine mini eteh giymiş olmamdan ya da aklın&zekanın kötü olayların üstesinden gelebileceğine olan inancımın tekrar pekişmesinden ya da ılık rüzgardan ya da hacı sakalından ya da piknikte bira içiyor olmasından ya da birayı benim kadar seviyor olmasından ya da benim aptal esprilerime bile gülüyor olmasından ya da bana gülüyor olmasından ya da ateşin acıtmıyor olmasından ya da benim artık ve en nihayetinde büyümüş olmamdan ya da kafam kısmen düzeldiği için yeniden acıkıyor olmamdan ya da siyah-beyaz türk filmlerini keşfetmiş olmanın verdiği mutluluktan ya da uyuşukluğun gitmiş olmasından ya da boşluktan ya da belki artık boşluğunun acıtmamasından ya da boşluğumun acıtmamasından ya da artık ne/kim olduğumu kabullenmeyi ya da %80 kabullenmeyi başarmamdan ya da korkularımı tanımlamış olmamdan dolayı bünyemde oluşan serinliğin tuhaf etkisiyle sapıtmış olabilirim. Bu netlikte sapıtmamış olmam lazımdı halbuki. Mevzu bu değil. Mevzu, bu netliğe rağmen seviyor olmam. Belki oğlummuş gibi seviyor olmam. Konuşmayacak olmama rağmen seviyor olmam. Tamam ben seni ararım, deyip en kaşar konsmuşçasına masasını terkederken yine seviyor olmam. Başkasını seviyorken bile küçük bir parçamın hala onu eski bir dostmuşçasına seviyor olması.
-Ama olayın bende bitmesi. Buna rağmen bitmesi. Her zaman sevecek olmama rağmen bitmesi. Büyük aşk ama acıtmıyor. Yok, ama çok seviyorum ama acı yok. Acıtmıyor sevdan demişti Yaşar, hım, şimdi anladım galeba.
-İşte bu, çok güzel bir şey.
-Sevgilerimle...